Silik Baba Dünyayı Fethediyor Nasıl Bir Dizi? Hemen İzle!
Silik Baba Dünyayı Fethediyor dizisi izlemek için tam doğru yerdesin ama neden izlemen gerektiğini anlamak için tabii ki de. Silik Baba Dünyayı Fethediyor dizisi izlenir mi? gelin bakalım!

Silik Baba Dünyayı Fethediyor (Destiny’s Keeper): Bir Garip Baba, Bir Acayip Kader
Bazı animeler vardır, daha ilk sahnede “tamam lan, bu bambaşka bir şey” dersin. İşte “Silik Baba Dünyayı Fethediyor” da tam öyle bir iş. Başlığa bakınca bile bir gülme geliyor insana: “Yani reis, neyi fethediyorsun ya? Çoraplarını bile bulamıyorsun.”
Ama işte mesele de tam burada başlıyor…
Bu neyin kafası?
Dizimizin baş kahramanı: orta yaş kriziyle yoğrulmuş, sabahları su ısıtıcısını prize takıp “niye kaynamıyo bu” diye 5 dakika bekleyen, sade vatandaş bir babamız: Kazuo.
Hayatında tek aksiyon, cumartesi pazarına geç kalmamak olan bu abimiz, bir gün evde sakız ararken garip bir kolye buluyor. “Hee bu da herhalde çocukların oyuncaklarından” derken, kolye aktifleşiyor ve bir ses geliyor:
“Sen seçildin. Kaderin efendisi sensin.”
Yani... bir de “üzerine kahve dökmeseydin iyiydi” falan da diyebilirdi, ama neyse.
O andan itibaren Kazuo’nun hayatı yerle bir oluyor. Daha doğrusu evrenin kaderi onun gibi emekli bir muhasebeciye emanet ediliyor. Evet doğru duydun. Adam Excel bilen bir ev babasıydı, şimdi paralel boyutlarda diplomatik kriz çözüyor.
Ne anlatıyor bu çılgın proje?
Şöyle özet geçeyim: Bu dizi bir yandan kaşındıran kahkaha atarken, bir yandan da “acaba biz kimiz yahu?” dedirtiyor.
Kazuo’nun yaşadığı tuhaflıklar, işin içine giren değişik ırklar, evrenler arası sorunlar falan derken ortaya tam bir “komedi-fantezi karışımı aile içi çılgınlık” çıkıyor. Ama esas olay şu:
Bir babanın görünmeyen gücünü gözümüze sokmadan, ama bolca tokatlayarak gösteriyor.
Yani evet, Kazuo sakar. Evet, bazen patatesi mikrodalgada patlatıyor. Ama kalbi tertemiz, niyeti iyi, sevdiği için her şeyi göze alıyor.
Bu iş izlenir mi?
Yemin ediyorum çerez gibi gidiyor. Açıyorsun bir bölüm, “heh gülüp geçerim” diyorsun. Ama sonra bakmışsın 5 bölüm devirmişsin, yüzünde tuhaf bir sırıtış, içinden bir sıcaklık yükseliyor.
-
Mizah? Tertemiz.
-
Karakterler? Her biri ayrı tatlı bela.
-
Görsellik? Renkli, parlak, kendine has.
-
Konu? Absürt ama içinde duygusallık gizli.
Bütün bu unsurlar öyle güzel yoğrulmuş ki, dizi seni bir yerden yakalıyor. Babasının kahraman olabileceğine hiç inanmayan oğlu, gizli gizli onun başarılarını izliyor mesela. Kalbine dokunuyor.
Ufak ufak güzellikler de var
-
Açılış sahneleri efsane. Her bölüm başında Kazuo, o bölümde başına ne geleceğini bilmeden "bugün de huzurlu geçsin" diyor. Beş saniye sonra lav lambası şeklinde bir yaratık camdan giriyor.
-
Yan karakterlerde çıta yüksek. Özellikle Kazuo’nun alt komşusu “Emekli Çiğdem Teyze” tadındaki uzaylı danışmanı, her bölümde ayrı inciler döküyor. "Kozmik diplomasi nedir yavrum? Patates salatası gibidir."
-
Müzik çok başka. Açılış müziği elektro bağlama gibi; duyunca anlamıyorsun ama hoşuna gidiyor. Finaldeyse o klasik “anime kapanışı + duygusal keman” birleşip kalbini mıncıklıyor.
Uzun lafın kısası...
Silik Baba Dünyayı Fethediyor, sıradan bir adamın olağanüstü hikâyesi değil; aslında hepimizin içinde bir Kazuo olduğu mesajını taşıyor.
Anime sadece kahkaha attırmıyor, aynı zamanda “belki de hayat bu kadar ciddiye alınacak bir şey değildir hacı” dedirtiyor.
Bir oturuşta 3 bölüm götürülür. Yanında çekirdek şart değil ama olursa daha iyi olur.
Ve en önemlisi: İzledikten sonra babanı bir ara kenara çek, “senin de böyle gizli güçlerin var mı baba?” diye sor. Belki sadece çok iyi gizliyordur...
Tepkiniz Nedir?






